10 Ekim 2008 Cuma

maskara

-suyun buharlaşarak atmosferin üstüne doğru yaptığı yolculukta soğuk havayı gördükten sonra bulut halini alması ve gitgide yoğunlaşarak doyma noktasına ulaşması, tanrının gözyaşlarına sebep olan ne büyük bir doğa olayıdır!

-az büyük bir doğa olayıdır

-neden?

-karşıma seni çıkaran tanrıdan daha iyilerini beklerdim de ondan

-ne gibi?

-"seni seviyorum" gibi

-seni seviyorum...


Normal Şartlar Altında ingilizcenin düşünüleni ifade etmede son derece yetersiz bir dil olduğunu düşünürüm.bana hep oyun gibi gelir o dil. bi özne, hadi bi fiil seçelim, bir de nesne koyduk mu tamam hop. bir de böyle ağzını yayarak konuşmalar filan. buna özel gayret gösteren tc vatandaşlarına da en içten selamlar. belki de, şimdi hesapladım da tam on sene boyunca bu dili okullarımızda bana öğretmeye çalışmaları, ve hala tam olarak işi bildiğimi ilan edememem bu nefrette başrol oynaya da bilir, kim bilir, allah.

konumuz bu değil tabii ki. bazı insanlar vardır. hatta her insanlar vardır. hayatınıza girişleri bir noksanlığı gidermek üzere programlanmıştır. mesela etrafımda gördüğüm her ademoğlunun benimle alakalı özel görevlerle donatılmış kişiler olduğunu bile düşünürüm, kadere inanırım, falsız da kalmam. hatta arkadaş konusunda dünyanın en şanslı kişisiyim ben, ki bunu başka bir programda tartışırız. her neyse, evet, onların varlığı dünyanın yörüngesini değiştirtemez belki, ama yoklukları müthiştir. bu kaos ortamında asıl peşinden koşulanın o olmadığı açıktır. ama koşmak için gücü veren de ta kendisidir. değeri kaybedilince anlaşılanlar gibi. hayatınıza girişleri ne kadar aniyse çıkışları o kadar isteksiz olabilir bazen. unutulmadıklarını da bilirler, her yaşta. göz yaşlarında vücut bulurlar bazen. bazen de bir kadın sesinde... teşekkürler elizabeth fraser...

my senses are addicted to
a desperate desire to observe such
feel such
behave such
neglect is hard for me
i'm not real and i deny
i won't heal unless i cry
i can't grieve so i won't grow
i won't heal 'til i let it go
...

Hiç yorum yok: