30 Kasım 2008 Pazar

28 Kasım 2008 Cuma

seci

kablosuz modemin insan hayatına etkilerinden olsa gerek, gün içinde aklımdan ziltrilyon adet fikir, anı, gülüşme, bozuşma, kalp atışı, göz kırpışı, selam verişi, hayal kuruşu geçse de unutkanlıktan olsa gerek buraya kanal açma konusunda çoğu zaman başarısız olabilir, vakayinameme ihanet etmiş olabilirim. ayrıca bu hafta uykuma da ihanet ettim. hafta başında ilk gece sebebi bilinmeyen, ama semi nevrotiklerin harekete geçmesinin etkili olduğunu düşündüğüm sebepler beni uyutmamış olabilir. hiç soru çözümüne kalmamam ve eve gelir gelmez uyuma özlemim de bunun tezahürü gibi. hiç ders çalışmadığım, aktif dinlenme halinde seyir ettiğim bu haftada girilen alan ve bölüm sınavlarında fena olmayacak kutular karalamam sevindirici. yanlışların artık kronikleşmiş ve kabul edilmiş, boyun eğilmiş şekilde dikkatsizlikten gelmesi de üzücü. hayır yanlışları severim, ama bana yeni bir şey öğrettikleri sürece. bu genlerime işlenmiş dikkatsizliğin taa lgsden beri süregelen kelebek etkisini yaşamaktayım hala. mesela o zaman yapılmayan bir matematik sorusu ile bu zaman tutulan bu günlük arasında bile bir neden sonuç ilişkisi kurulabilir pekala.

onun dışında her zamanki şeyler... gökte şems, havada feleğin utanç terleri. semada yıldızlar, yerde kurtlar. bir de deniz gibi, güneş gibi, toprak gibi insanlar. nefes almama eşlik eden.bana uzak diyarların müziklerini dinleten.yağan karlardan selamlar getiren.birazcık ortaklık, birazcık yalnızlık. hepsi bu.

21 Kasım 2008 Cuma

hipotez

evleneceğim kadın bir biyoloji öğretmeni olacak. buna karar verdim bugün. aslında kimya, fizik, matematik vs. olmasında da bir sakınca yok. üzerinde saatlerce kafa patlatılan soruları iki el hareketiyle şipşak nihayete erdirebilme olayı hayranlık verici. hayranlık duyabilme katsayısı benim için evlenmek adına öncül kriterlerdendir ve bana bir şey öğreten herkese hayranlık duyabilirim. canım sıkıldığında "senin şu anaerobik bakterilerden ne haber?" ya da "x üzeri x in türevi neydi yahu" şeklinde takılabileceğim bir insanın varlığını sürekli yanımda hissetmek güzel olurdu.

14 Kasım 2008 Cuma

deneme bir iki

evet, olmaz denilen oldu. inanılmaz ama hayatında ilk kez bir sınavın ortasında ihtiyaç molası yaptı ve hayatında ilk kez bir sınavı süre dolmadan nihayete erdirdi. ve de bu sınav son senenin ilk denemesi. midem ağrıyor. hayır ben sakinim efendim.

13 Kasım 2008 Perşembe

you sigh alone, nefaro

gülmem de sebepsiz, üzülmem, sevinmem, düşünmem, düşündürmem, tek göz kırpmam çay içmem, bulutlara bakmam da. bu aralar pek bi gizemliyim. orama burama bakıp beni incelemeye çalışıyorlar. sanırım tam bir merak unsuruyum, hafif korkuyla karışık ama zevk veren bir heyecanla yaklaşıyorlar bana. "sen böyle hep ne düşünüyorsun durup durup" diye soran kişinin "sen derste bazen kendi kendine neye gülüyorsun" diye soran kişiyle aynı olması ilginç. dedim ya en yalnız yılım olacaktı bu. deney olmasa da gözlem yapmak için oldukça ideal. bu durumda onları buraya sobeleyen de ben oluyorum ki onlar-bizler ayrımı yapabilecek bir noktaya gelmek benzer soruları tekrar etmekten başka bir hayıra vesile olmuyor. bu noktaya gelebileceğimi hiç tahmin etmezdim ama, lisedeki eski dostları deli gibi özlüyormuşum. okulun kendisine olan nefret, kızgınlık hissimde azalma olmasa da dağa küsen diğer çoban arkadaşlarımla mutluydum ben. kendimdim. komik bişey olduğunda benzer kriterlerle olaya yaklaşırdık, saatlerce saçma yeşil iddaa kağıdı üstünde tepinirdik, a'lı b'li test sınavında 48 adet soruyu özel şifrelerle paylaşabilirdik. kısası, birilerinin birinci adamı olabilmek, benim gibi minor bir karakter için özlenmekte sakınca duyulmaması gereken bir hadise. derse girer girmez "yaz, soru" diyen hocanın içindeki gizli mizahı göremiyorsanız, neye güldüğümü merak etmeniz normaldir, hanımefendi.

onun dışında ilginç bir sınıf olduk. hatta topluca karanlık havamız dışardan gotik, pessimistik yorumlarına bile sebep oluyormuş. ne güzel. mesela bir kız var, üniversiteden gelmiş, aynı öğretmenin dersine üç-dört kere geç kalınca bu kez onu geç kağıdı almaya gönderdi. tenefüsteki yorumu hocanın kendisine gıcık olduğu minavinde tezahür edince insanın kendisine bir karşı kutup yaratmadaki tartışmasız hünerini bir kez daha ortaya koymuş oldu. dış mihrakların üzerimizde oynadığı oyunlar bunlar canım, boşver. sonra bir de solcu kız var. hiçbişeyden memnun değil gibi görünüyor. ha memnun olunacak bi durum yoksa bu normaldir ama aksilikleri cımbızla çekip incelemeye almak da bu yargıyı destekler. solun görevi itiraz ve isyandır evet. ama benim buna bir itirazım yok. son günlerdeki moda tartışma da "mustafa". uzun saçlı delikanlı, muhtemelen kendi cihetinden okuyucu yorumlarından aldığı yetkiye dayanarak "ey büyük atatürkü alkol bağımlısı gösteriyorlar" deyu isyan bayrağını açtıktan sonra o adama para kazandırmam dedi mesela. bir dahaki sefere salona seccade getiririz de iki secde ederiz atamıza, biz burdayız deriz.

9 Kasım 2008 Pazar

ego sum qui sum


başımı kaldırdığım anda arkamdan küreği çekmemi rica eden birileri. her adımıma, her kadınıma, her kaş kaldırışıma, her oksijenli solunumuma mana yoran ikileri. kapalı kapılar ardında renksiz hayatlardan gökkuşağı çıkaran muktedirler, acaba ilk tökezmelede kullanılacak silahların cilasıyla mı meşgul? düşmezsem öğrenemem. 110 metre engellide 8 kulvarın olması can sıkıcı. o aradaki çizgiler yerine duvar kullanılması daha iyi olurdu kesin.