2 Ocak 2009 Cuma

sinemadan çıkmış insan


2008 denen yanlışlıklar komedyasının bana son büyük sürpriziydi sondan bir önceki gün izlediğim sonbahar. yılı sabırla bitirmemin bir mükafatı gibiydi. ki zaten sinemaya da kendimi ödüllendirmek için gitmiştim 8-9 ay sonra. yer, bir kez daha olağanüstü filmleri bizlerle paylaşmayı kendine görev bilmiş broadway sineması, bir kez daha sevimli gözlükleri ve işe yıllarını vermiş gibi görünen biletçi amca ve bir kez daha yalnız başıma.



sarhoş olmak güzel şey. davranışlarının getireceklerini düşünmeden, özgürlüğünü yaşamayı delicesine isteyeceğin yegane ruh hali. keyfin yerindeyse saatlerce anlamsızca güldürebilen, moral bozukluğunda göz yaşı döktürebilen bir nevi katalizör... işte büyüleyici görüntüleriyle sarhoş ettikten sonra, ayağa kalkmanın, yutkunmanın ve nefes almanın hiç olmadığı kadar zorlaşmasının sebebi olan en sondaki yumruktu, sonbahar. dışarıdaki yalnızlığın, içerideki mahkumluktan aşağı kalır yanı olmadığının kahrediciliğini, öteki olarak varolmanın ancak bir başka ötekinin aynasında anlamlanabileceğini, karanlık geleceksizliğin çektiği girdaba doğru yol alırken en çaresiz tıkanışlarımızla anlatıyor. kargalar eşliğindeki çok da beklenti dışı olmayan sonun etkisi, en sadık yol arkadaşımızın yalnızlık duygusunun nasıl farkında olmadan enjekte edildiğini açıklar cinsten. suskunluğuna sarılma yorgunluğuyla düşlere ulaşma imkansızlığının gözümüze sokulması. evet susuyoruz. söyleyecek sözümüz bittiğinden değil, düşlerin anlamını yitirmesinden, iliklerimize işleyen korkudan, hayal kırıklığının sonugelmezliğinden susuyoruz. hepimiz yalnızız. hepimizin içinde akacak nehir arayan koca bir yalnızlık kütlesi var. onu yok sayarak yaşama taklidi yapanların doğal seleksiyonda sınıfı geçebileceği bir dünya simülasyonu bu içinde yaşadığımız anlamsız gürültü. düşleri yüksek sesle duyurmaya olan beyhude çabanın yorgunluğundan bu sessizlik. daha önce hiç olmadığı kadar çok şey anlatan bir sessizlik yusuf'unki. düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarının sessiz ağıtıydı alınan her soluğun göz bebeklerine yaptığı sakin basınç. neyse ki hava karanlıktı, rüzgarlıydı ve yağmurluydu. şemsiyemi açtım, atkımı taktım ve evime yürüdüm.

Hiç yorum yok: